Beyaz yakalı eşcinseller
Türkiye’de eşcinsel olmak, her alanda olduğu gibi iş hayatında da zor. Aysun Öner, Beyaz Yakalı Eşcinseller adlı kitabında iş hayatındaki eşcinsellerin yaşadıklarını anlatıyor. Görüştüğü eşcinsellerin neredeyse tamamı, ayrımcılıktan korunmak için kimliklerini gizliyor ve bunun için de sürekli yalan söylüyor. Kimliklerinin ortaya çıkması durumunda ise taciz ediliyor ve işten çıkarılıyorlar.
Tüm bunlar eşcinsel olduğum için oldu. Bu üniversitede kabul edilemez olduğunu söylediler. Bana doğrudan eşcinsel olduğumu söylemediler. Hayat tarzım yüzünden olduğunu söylediler. Tabii ki eşcinsel olduğumu yüzüme söyleyemezler. İstifa etmemi istediler. Bu süreçte duygusal taciz yaşadım. Çeşitli görevlerim vardı ve bunların neredeyse hepsi benden alındı. Dekan bana ne selam verdi ne de benle konuştu. Yine de arkadaşlarımdan, iş dışından da destek aldım. Elbette istifa etmedim ve bu durumu sendikaya bildirdim. İşlerim elimden alınmıştı. Hiç kimse bir şey söylemiyor, ilgilenmiyordu. Saçımı kestirdim, küpelerimi çıkardım. Kendimi değiştirmeye mecbur kaldım. Bu değişikliklerden sonra onlarla ilişkimi düzelttim ama bir buçuk sene sonra yönetim değişti ve milliyetçi yeni bir kadro geldi. Yeni dekan akademik yetersizlik gerekçesiyle beni işten çıkardı.”
Gizliyorlar
Muhafazakar bir üniversitede araştırma asistanı olarak görev yapmış Cenk, ifşa olduktan hemen sonra istifaya zorlanmış. Bu yaşadıklarını da Aysun Öner tarafından yazılan, İletişim Yayınları’ndan çıkan Beyaz Yakalı Eşcinseller adlı kitapta anlatıyor. Kitap, Öner’in ODTÜ Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans Programı için kaleme aldığı tez çalışması üzerinden hazırlanmış.
Eşcinsellerin birçoğu kimliğini gizliyor. İş hayatında da durum farklı değil. Bu konuda istatistik bir çalışma yapmak pek mümkün değil, zira eşcinsel bireylerin çoğu kimliğini gizliyor. Eşcinsel bireyler ülkedeki homofobik tutumdan ötürü işlerinden olmamak için kimliklerini saklamak durumunda kalıyor.
Heteroseksüelliği taklit ediyorlar
Öner, tüm eşcinsel bireylerin iş yaşamı ile ilgili deneyimlerinin, çalıştıkları iş alanının maskulen veya homofobik olma derecesinin, cinsel yönelim göstergelerinin ne düzeyde belirgin olduğu ve cinsiyetleri gibi faktörlere bağlı olarak değiştiğini söylüyor. Örneğin lezbiyen çalışanların iş ve gündelik yaşam içinde kadın kimlikleri üzerinden ayrımcılığa uğramaları durumu, cinsel yönelim kimliklerinin ifşası sonrası artıyor ve bu andan itibaren lezbiyen çalışanlar iş yaşamlarında cinsel tacize uğruyor. Öner, eşcinsel görüşmecilerinin neredeyse tamamının, ayrımcılıktan korunmak için kimliklerini gizlediklerini ve bunun için sürekli yalan söylemeleri gerektiğinden şikâyet ettiklerini söylüyor: “Farklı gizlenme yollarına başvuruyorlar. Kimi sevgili uyduruyor kimi heteroseksüelliği taklit ediyor. Kimi ise, kimliğini açığa çıkaracak sorulardan, bu tip soruların gelebileceği ortamlardan kaçınıyor.”
Meraktan görüşmeye çağırdılar
İş hayatında yaşanan sorunların öncesinde iş arama ve görüşme sürecinde de birçok sorun yaşanıyor. Bu aşamada da eşcinsel bireyin cinsel yönelim göstergelerinin belirginlik derecesi, iş yerinin, işe alımla ilgili personelin homofobik yaklaşıp yaklaşmadığı gibi etkenler önemli oluyor. Mülakat süreçlerinde eşcinsel kimlikleri bir biçimde belli olan eşcinsellerin bıyık altından gülme gibi sözsüz tacizlere maruz kalabildiğini anlatan Öner, iş yerlerinin görüşme öncesi, veya görüşmeye karar verme sürecinde başvuru yapan kişiyi Google’da arattığını söylüyor: “Görüşmecilerimden biri iş görüşmesi için kendisini çağıran bir İK şirketinin görüşmede çokça soru sormadığını, neredeyse kendisinin görüşme yapan personele daha fazla soru sorduğunu ve buradan hareketle kimliğinin Google’dan keşfedildiğini ve görüşmeye meraktan çağrıldığını paylaştı. Kitabımda bu yaklaşıma ‘homofobik merak’ adını verdim. Eşcinsel birey ne kadar heteroseksüel yahut aseksüel gibi görülüyorsa eşcinsel bireyin ayrımcılığa uğrama riski de o denli az oluyor.”
‘Lavanta tavan’a neden oluyor
Öner, sadece yönetmeliklerin değil, aynı zamanda kurumların ve buradaki insanların homofobik anlayışının ‘lavanta tavan’ durumuna neden olduğunu söylüyor: “İş görüşmesinde baş gösteren ayrımcılık süreci, daha sonra iş yerindeki çaycının farklı davranması ve mobinginden ‘lavanta tavan’ denen iş yaşamında eşcinsel bireylere yönelik terfilerde ayrımcılığa ve oradan da işten çıkarılma gibi ciddi boyutlara dek farklı biçimlerde deneyimlenebiliyor.” Öner’in görüşlerini aldığı, muhafazakâr bir medya kuruluşunda IT sektöründe çalışan lezbiyen görüşmeci ‘kız arkadaşının rahatsızlandığını ve ona bakmak için izin alması gerektiğini’ söylemek suretiyle açıldığında, yöneticisi olumsuz tepki vermemiş. Bu görüşmeci işle ilgili pek çok sorunu çözmüş ve yöneticisine çok desteği olmuş. Yine başka bir görüşmeci, bankada görev yaparken kimliği ifşa olduğu anda, demokrat olarak tanımladığı çalışan ve yöneticiden ‘senden bunu beklemezdim!’ benzeri tepkiler almış. Bazı işverenler ise eşcinsel çalışanlarını işten çıkarmakla kalmayıp, bu kişilerle görüşmeye devam eden çalışanlarını da işten çıkarma, görev vermeme gibi uygulamalarla tehdit etmiş.
KAYNAK: www.hurriyet.com.tr 21.02.2015
|
|
Eklenme Tarihi : 22.02.2015 |
Haber Editörü : PikeAS |
«« GERi
|
Bu haber 361144 kez okundu.
|
Haberi Paylaş |
Face
|
Blog
|
Frien
|
Mysp
|
Twit
|
|
Not: Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan gabile.com sorumlu tutulamaz.
Habere Yorum Yaz |
Bu habere yapılmış bir yorum bulunmamaktadır |
Yorum yazmak için login olunuz
|
|